23 Ekim 2011 Pazar

Yunanistan Macerası - Part I


Çınar'dan görüp kıskandım, bende yazmalıydım artık ve yazıyorum işte nasılmış bakalım Yunanistan maceramız =)
Mart ayında biletlerini alıp hayalini kurduğumuz gezi öncesinde Yunanistan'ın ekonomik krize girmesi ve olayların çıkması canımızı sıksa da çok süper bir geziydi. Pazartesi günü 17:30 gibi Atina hava alanına vardık. Oradan metro ile kalacağımız hostele doğru yol aldık. Çok gelişmiş ve büyük metro ağı var şehirde takdir ettim. Hostelimiz Omonia Square denilen bir alana yakındı. (Birazcık pislik bir yermiş, bizim Tarlabaşı gibi herhalde) 20:30'a kadar dinlenip Monastiraki'ye gittik. Çınar'ın arkadaşları Eliza ve Chrysa gelene kadar bir etrafı dolaştık. Geldikten sonra bizi bir restorana götürdüler, yunan kebabı souvlaki ve fırında pişirilmiş ufak ufak patatesleri peynirli bir sosa batırıp yedik, iyi not verdim ;) Yemeğin ardından kendimizi Atina sokaklarına attık. Bir başkentin yazlık bir mekanmış gibi oluşu çok hoşuma gitti. Dışarıda masalar, millet yiyor içiyor, birde Akropolis'i gece ışıklandırmışlar, mükemmel bir manzara var. Atina'nın barlar sokağına gittik, Alex ve Chrysa'nın sevgiliside geldi yanımıza, tüm gece çok ucuza limon suyuyla ouzo içtik :) Eliza bana yunanca kelimeler öğretti. Yunancamla herkesi kırdım geçirdim :) Küfür bile biliyorum ;)
Ertesi gün Eliza bizi gezdirecekti. Metroda hangi yöne bineceğimizi kendi aramızda konuşurken "Nereye gitmek istiyorsunuz?" diye bir soru geldi yan taraftan. Nasıl sevindim anlatamam. Yunan amcanın konuşması çok güzeldi :) Kahvaltı ettikten sonra Eliza rehberliğinde müzeleri ve Akropolis'i gezdik. En büyük müzenin tabanı cam kaplı oluşu çok hoşuma gitti. Yürüdüğün yerin altındaki kalıntıları da rahatça görebiliyorsun. Kalıntılar Türkiye'dekilerden çok daha sağlam, çoğu dimdik ayakta duruyor. Daha sonra Syntagma Meydanı'na gidip parlamento binasını ve önündeki garip kıyafetli Yunan askerlerini gördük. Buradan hostele gittik geceye hazırlanmak için :)
Gece Alex'in doğum günüydü. Buradaki Reina gibi bir yere gittik herhalde, sahil kenarında süper bir clubtı. Eğlenip içip hiç para ödemedik. Alex ödeyecekmiş. Orada bir sürü Yunanlı dostlarımızla tanıştık. Hepsine muhteşem Yunancamı gösterdim, çok eğlenceliydi. Onlar bizim Türk olduğumuzu öğrendiğinde ise direkt "Ezel" diyorlar, koptum resmen ben hiç izlemedim elin yunanı biliyor :) Birde hepsi "You look like Greek" dedi bana :) Club çıkışı birşeyler yemeye gittik, oradan da Eliza bizi Mykonos'a feribotumuzun kalkacağı limana bıraktı. Atina'yı ve Yunanlıları çok sevmiştim. Feribot yolculuğu çok yorucu ve sıkıcıydı :( Uçaktan başka ulaşım yöntemi bana göre değil sanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder