28 Ağustos 2011 Pazar

Boğa Burcu

Sabahın köründe bu burç merakı da nerden çıktı be diyebilirsiniz. Hayal ile sabahın erken saatlerinde başlayan mesaj trafiğinde bayram, çikolata, harçlık derken abi abladan doğum gününe ordan da kutsal bilgi kaynağımızda kendi burcumun özelliklerini araştırmam ile başladı. Boğa burcu erkeği ile ilgili 12 sayfa entry girilmiş. Hepsini okumadım tabi de kendi burcum hakkında yazılanları okudukça kasım kasım kasıldım resmen. Vayy be ben neymişim oldum. Gerçekten de birçok yazılan özellik bende mevcut. Cuma yöneticimden iltifat aldım, dün arkadaşımdan, bugünde ekşi sözlüğün nadide yazarlarının bizim hakkımızda yazdıklarını okuyunca gazman oldum resmen Yunanistan öncesi :))

19 Ağustos 2011 Cuma

Güzel İzmir

Eveeet yine bir demir alma vakti geldi çattı. Memleket yolcusu kalmasın dediler gittik :)
Bayramda ailemle birlikte olamayacağım için onları görmeye, helalleşmeye gideyim dedim. Gitmek var dönmek yok sonuçta.

18 Ağustos 2011 Perşembe

...

Boğazınıza bir yumru oturur söyleyecek birşey bulamazsınız ya öyle bir duruma geldim sabahın köründe. Maalesef şehit haberi bir aileye nasıl veriliyor videosu izledim :( Onu çekenin amacı hakkında hiç konuşmuyorum ama gördüklerim, o ailenin yaşadıkları anlatılamaz. Yine anladım saçma sapan şeylere üzüldüğümüzü, kafamıza taktığımızı :( Unutuyoruz, kahretsin. Yaşamadığımız için sanırım. İnşallah da yaşamayız. Şehit ailelerine sabır diliyorum, çok zor.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Yalan


İçten hissederek söylediğim sayılı şarkılardandır "Yalan". Araf'taki kopkop gecelerimizden birinde tanıştığım bir İran'lının sonraki görüşmemizde söylediği şeyi yazsam kafi sanırım. "Şarkı ne diyordu hiçbirşey anlamadım ama o kadar güzel ve içten söylüyordun ki, bana gönderir misin o şarkıyı."
Sevgi... Dünyanın en korkunç kelimesi...

kolaya kaçmak


Burdaki gibi bomba patlamasın diye iki telden birini kesmek yerine tavuğu kesenlerden misiniz?
Peki sorarım size neden insan çabalamadan, denemeden, risk almadan, zaten bu olmaz deyip kolay yolu seçer. Kaderimizi bile çizmekten aciz miyiz acaba?

14 Ağustos 2011 Pazar

dubstep

Bir arkadaşım sayesinde adını duyduğum müzik türüdür kendisi. Tamamen bas üzerine kurulu bangır bangır bol gürültülü bişiy :) Dün akşam da dubstep çalan bir mekanda 4'e kadar eğlendik, çoştuk, saçma sapan hareketler ile oynadık :) Mekandaki sesin acayip yüksekliği ve bas'tan her yeriniz titriyor resmen. Kulaklara zararı çoktur kesin de, büyük ihtimal vücuda da zararı vardır o ortamın. Yine olsa yine gider misin diye sorarsanız: Galiba evet :)


13 Ağustos 2011 Cumartesi

Sevmek Neymiş Bir Gün Anlarsın

Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
Sevmek neymiş birgün anlarsın

Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelirde sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın
Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın

Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu igrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersinde aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın

Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın

Birgün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
Seni Sevdiğimi Birgün Anlarsın...



10 Ağustos 2011 Çarşamba

Taksim'de çalışmak

Şirketinizde insanlar Taksim Tepebaşı'nda çalışıyorlar. Çıkışta İstiklal'e akıyorlar, geziyorlar, eğleniyorlar, şakalaşıyorlar.. Gebzede ve Maltepedekiler akıllarından geciriyorlar bizim de bi İstiklalimiz olsa bizde çıkışta gezsek dolaşsak.. Taksim niye bize yakın değil diyorlar =)

İlk Tepebaşı'na gelişimde yazmıştım bunu facebook'a. O zamanlar Devlet Bahçeli'nin püskevit videosu revaçtaydı anlayacağınız üzere =)

Bugün yine Taksim'deyim ama o ilk heyecan yok. Belki hayal ile görüşemeyeceğimdendir. Görüşebileceğiz diye sevinmiştim ama hayat acımasız görüşmemizi istemiyor ne yazık ki.

Yunanistan bekle beni

O kadar masraf yaptım, bir sürü belge topladım, koşuşturdum, stres yaptım İngilizce mülakata falan sokacaklar mı acaba diye ama hepsi bitti geçti :) 10 dk lık işmiş sadece. Görevli hızlıca baktı belgelere, nerede kalacaksın, ilk pasaportun mu diye sordu o kadar. Yunanistan çok zor vize veriyor hurafeleri yalan olduğunu anladık, gerçi şuan paraya ihtiyaçları oldukları için de bu kadar çabuk vize veriyor olabilirler. Yarın 2 aylık Schengen vizemi alıyorum...

7 Ağustos 2011 Pazar

Sözün Bittiği Zaman


Bu video mahvetti beni :(( Çocuklar felçi ve kiloları 11 aylık bir bebeğinki ile aynı. Ölmeden önceki son çırpınışları resmen. Videonun sonuna doğru kadın habercinin hıçkırıkları çok etkiledi beni. Sinirlerim bozuldu, kendimden tiksindim, nefret ettim. Çocuklar açlıktan ölürken yaptığım, düşündüğüm, üzüldüğüm şeyler o kadar basit ve boş ki. Ben bir çok yemeği bitirmez ve beğenmez iken onlar yemek bulamıyor. Bunlar yüzden bir çok şeyi haketmiyorum. Şükreden bir insanımdır aslında ama arada unutuyorum işte. Hayat acımasız ve adil değil bunu da biliyorum ama kabullenmek de istemiyorum. Bir şeyler yapmalıyız. Afrika yazıp 5601'e 3 sms attım. Para yardımı da yapmayı düşünüyorum. Herkes bu dramın bitmesi için bir el uzatsa belki daha az çocuk ölür.

Çok Aşık


Pinhani'nin doruk noktası benim için. Bir şarkı bu kadar güzel yorumlanabilir ancak. Feridun Düzağaç İyilik Güzellik Spor konserinde Sinan'dan canlı canlı dinlemeye nail olup hayran olduğum şarkı. Tekrar tekrar dinlenesi şey...

Sakız Hanım ile Mahur Bey

çocukluğumun geçtiği o eski mahallede
ası boyalı ahşap eski bir evde otururlardı
sakız hanımla mahur bey
bembeyaz tenli bembeyaz saçlıydı sakız hanım
zaten onun için sakız hanım derdik kendisine
pamuk gibi elleriyle kemençe çalardı
eşi mahur bey önce biraz nazlanır
sonra oda kanunuyla eşlik ederdi sakız hanım'a
beraber meşk ederlerdi
yaz akşamlarında açılırdı perdeler
yorgun ellerinden
dökülürdü nağmeler
2 yıl kadar oluyor önce kanun sustu o eski evde
bir kaç ay sonra da kemençe
ve ası boyalı ahşap evin perdeleri
bir daha açılmamak üzere kapandı
evin satılacağı söylentileri başlayınca gittim
içeri girdiğimde eski bir koltuğun üstünde
boynu bükük bir kanun
ve kanunun göğsüne yaslanmış mahsun kemençeyi gördüm
bizi rahatsız etmeyin der gibiydiler
kıyamadım
uzaklaştım
mahur bey susunca kapandı perdeler
sakız hanımla bitti o hüzünlü nağmeler

Bu aralar sürekli dinleyesimin geldiği rahmetli Barış Manço'nun şarkısı. O perdelerin kapanması, önce kanunun ardından da kemençenin susuşu, boş koltuklar akla gelir dertlenilir bu şarkıda. Yüreğime bir karamsarlık çöküyor, yaşlılığımı düşünmeye başlıyorum, böyle Sakız Hanım ile Mahur Bey'in aşkı gibi bir aşka sahip olamayacağımı anlayıp hüzünleniyorum.